Devrimi en iyi kadınlar anlar. Çünkü zapt edilen kadındır, tecavüz edilen kadındır, teşhir edilen kadındır. Yok edilmeye çalışan kadındır. Bunlar işte devrimin içinde kadının kendini savunma sebepleridir. Rojava’da kadınlar hem Kürt kimlikleri için hem de kadın oldukları için devrimin içindedir. Özgürlük için. Bundan dolayı diyoruz ki Rojava devrimi bir kadın devrimidir.

MEYDAN

Halime Yusif’le Söyleşi: Rojava, Devrim ve Kadınlar

 

Hatırlarsınız, Diyarbakır’daki çılgın proje açılışında (hani şu Erdoğan, Barzani, Şivan Perwer, İbo’nun “büyük bir aile” olarak buluşup toplu nikâh töreniyle barışın kurdelesini kestikleri seyrüsefer) Başbakan Erdoğan, “Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletine izin vermeyiz” demişti. “Suriye’nin kuzeyi“ diye müphem bir bölgeden bahsedilen aynı basın demeçlerinde yıllarca “Irak’ın kuzeyi” ya da “kuzey Irak” diye anılan bölge ise -Barzani’nin hatırına olacak- “Kürdistan” diye adlandırılmaya terfi etmişti. Takip eden günlerde “Irak Kürdistan’ını kastettim”, “Türkiye Kürdistan’ı lafı kabul edilemez”, “Atatürk de Kürdistan dememiş mi?” gibi demeçlerin izleyicisi/dinleyicisi olduk.

 

Devletin ve ana-akım medyanın dilinde “Suriye’nin kuzeyi” diye anılan o meçhul bölgenin, pek de meçhul olmayan bir adı var: Rojava, yani Batı Kürdistan. Üstelik geçtiğimiz Kasım ayında Qamişlo kentinde Batı Kürdistan Geçici Yönetimi ilan edildi. Başbakanın “Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devletine izin vermeyiz” açıklaması da bununla ilgiliydi zaten. Rojava’da yaşananların Türkiye’deki barış sürecini doğrudan etkilediği ve etkileyeceği açık. Ama Türkiye’deki “süreç” tartışmalarının ötesinde, Rojava’da olup bitenlerin kadınları doğrudan ilgilendiren başka boyutları da var.

 

Yekitiya Star Rojavalı kadınların öz-savunma örgütü olarak tanımlanıyor. 2005 yılından bu yana Rojavalı kadınlar Yekitiya Star çatısı altında örgütleniyor, öz-savunma eğitimleri alıyor, silahlanıyor, El-Kaide ve çetelere karşı çatışmalarda aktif olarak yer alıyorlar. Savaş ya da savaşmak kelimeleri yerine “öz-savunma” kavramını kullanmayı tercih ediyor, yaptıklarının savaşmak değil, kendilerini savunmak olduğunu vurguluyorlar. Yekitiya Star ayrıca erkek egemenliğine karşı mücadelenin çeşitli mekanizmalarını oluşturmak için de çalışıyor ve örgütleniyor. 2012’nin Temmuz ayında Rojava halkının kendi yönetimini elde etmesiyle Yekitiya Star, “Rojava devrimi bir kadın devrimidir” diyerek siyasi mücadele alanını genişletti. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da bulunan Yekitiya Star Diploması Sorumlusu Halime Yusif’e Rojava’yı, öz-savunma’nın ne olduğunu, kadın devrimiyle neyi kastettiklerini sorduk.

 

hy1

 

Tüm haberlerde, katıldığınız panel ve toplantılarda, röportajlarınızda “Yekitiya Star Dış İlişkiler Sorumlusu Halime Yusif” olarak geçiyor adınız ama bundan fazlasını bilmiyoruz sizle ilgili. Kendinizi biraz tanıtır mısınız?

 

Ben Halime Yusif. Efrîn’de doğdum, Halep’te büyüdüm. Erken yaşlarda, 14-15 yaşlarındayken siyasi fikirlerim oluşmaya başladı. Ondan sonra da siyasi mücadele, hayatım oldu zaten. Bu yüzden kendimle ilgili başka ne söyleyeyim bilmiyorum. Devrimden önce de siyasi mücadelenin içindeydim. Şimdi de Yekitiya Star’ın Diplomasi sorumlusuyum.

 

14-15 yaşlarında oluşan siyasi fikirleriniz neydi?

 

Ben siyasete başladığımda yalnızca Kürt kimliğimle ilgili bir farkındalığım vardı. Şimdi devrimden bahsediyoruz. Ama devrim öyle birden bire olmadı. Rojava’da mücadele yıllardır devam ediyor. Çünkü Kürtlere yönelik baskı ve zulüm çok uzun yıllardır var. Bunun karşısında da yıllar içinde büyüyen bir mücadele var. 14-15 yaşlarındayken ben de Kürt kimliğimden dolayı bu mücadeleye dâhil oldum. O zamanlar kadın kimliğimle ilgili bir farkındalığım yoktu. Bizim kadın olarak mücadelemiz daha sonra başladı. Önder Öcalan’ın felsefesi ve çağrısı etkili oldu. Yalnızca Kürt olduğumuz için değil kadın olduğumuz için de biz bu mücadelenin içindeyiz. Hem kadınlar, kadınlık üzerine düşünmeye başladık. Hem de içinde bulunduğumuz mücadelede kendimizi temsil etme şansını bulduk.

 

Yekitiya Star’a, Rojava Devrimi’ne ve bunun neden bir kadın devrimi olduğuna geçmeden önce, en baştan başlayıp adım adım ilerleyelim mi? Çünkü hem Türkiye’deki devlet erkanı hem de ana-akım medya “Suriye’nin kuzeyi” diye meçhul bir bölgeden bahsediyor sürekli. Rojava neresidir?

 

Rojava Batı Kürdistan’dır. Nasıl Türkiye sınırları içindeki Kürt bölgesi Kuzey Kürdistansa, Irak’ta şimdi özerk yönetim olan bölge Güney Kürdistansa, Rojava da Suriye sınırları içinde kalmış Batı Kürdistan’dır. Zamanında sınırları çizmişler. Burası Türkiye, burası Suriye, burası İran, burası da Irak demişler. Ama o sınırlardan binlerce yıl önceden beri Kürdistan var. Kürtler binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış.

 

1349403777_guneybati-kurdistan

 

Rojava’da Kürtler mi yaşıyor yalnızca?

 

Hayır. Rojava üç bölgeye (kantona) ayrılır: Cizîrê, Kobanê, Efrîn. Bu üç bölgenin içinde de ayrı ayrı şehirler var. Mesela Cizîre bölgesinde, Serêkaniyê var, Hesekê var, Amudê var, daha bir sürü şehir var. Kobanê’de, , Efrîn’de büyük küçük şehirler var. Buralarda Kürtler yaşıyor çoğunlukla. Ama Araplar, Süryaniler, Yezidiler, Türkmenler, Ermeniler de var. Kültürel olarak çok çeşitli, çok zengin bir yer Rojava.

 

“Rojava devrimi bir kadın devrimidir” kısmına geçmeden önce devrimin kendisinden bahsedelim mi? Neden Rojava’da olanlar “devrim” olarak adlandırılıyor? Bu devrim ne zaman, nasıl oldu?

 

Kürtlere yönelik, Kürt kimliğine yönelik baskılar hep vardı. Ama 2004 yılında Qamişlo katliamıyla artık bıçak kemiğe dayandı. Çok insanımızı öldürdüler, çoklarını tutukladılar, kaybettiler, gençlerimiz okullarından atıldı, işlerinden atıldı. Zaten Kuzey’deki mücadeleyle gelen bir başkaldırı ruhu vardı. 2004’ten sonra devrim bizim için artık bir ihtiyaç oldu. Son iki yıldır Suriye’deki herkes için sistemin değişmesi bir ihtiyaç haline geldi. Birçok yerlerde birçok halklar isyan etti. Ama Kürtler bu isyan ve ayaklanma başlamadan çok önce örgütlenmişti. Kimliğimize karşı bir saldırı vardı. Devrimden önce birçok arkadaşımız cezaevindeydi. Dilimiz yasaklanmıştı, kültürümüz yasaklanmıştı. Halkımız isimsiz yaşatılmak isteniyordu.

2005’te rejime karşı örgütlü mücadele başladığında Kürtler de bu rejim karşıtı ittifakın içinde yer aldı. O zamanki oluşum –özgürlük ateşi adıyla başlamıştı- savaşla değil, eylemlerle, ayaklanmalarla, sloganlarla bir başkaldırı hareketi olarak ortaya çıkmıştı. Araplar ağırlıktaydı. Sonra Kürtlerin katılımıyla yaygınlaştı. Sistem halkın ihtiyaçlarını karşılayamadığı için, herkesin üzerinde baskı ve zulüm olduğu için devrim artık bir ihtiyaçtı. Ama biz ayrıca öz-savunma birliklerimizi kurup Kürtlere yönelik saldırılarda kendimizi koruyacak, savunacak şekilde hazırlanmaya başladık. 2005’te Yekitiya Star’ı kurduk.

 

Yekitiya Star nedir?

 

Yekitiya Star Kürt kadın hareketinin Rojava’daki adı, çatısıdır. 2005’te kuruldu ama bunun öncesinde de verilen bir kadın mücadelesi var. 2005 hem öz-savunma hem örgütlenmemizin yayılışı için bir başlangıç tarihi. Devrimde en büyük rolü kadınlar oynadı ama Kürt kadınlar uzun yıllardır örgütlü.

 

Neden “19 Temmuz devrimi” diye anılıyor?

 

19 Temmuz 2012’de Kobanê halkı kendi şehirlerinin yönetimini rejimin elinden aldı. Tabi bu uzun bir mücadelenin sonucudur. 19 Temmuz önemli bir tarihtir ama aslında Kürtler yıllardır devrimin içindedirler. Bu devrim bizim kendimizi yaratma sürecimizdir. Kendimizi örgütlememizdir. Kimliğimize sahip çıkmamızdır. Bu mücadele Kürtlerin birliğini sağlama mücadelesidir. Ama aynı zamanda Araplarla, Süryanilerle, farklı dini ve etnik gruplarla etkileşim içinde, bir arada daha iyi bir yaşam kurmamızın da mücadelesidir.

 

19 Temmuz’da Kobanê’deki yönetim değişikliğinden sonra neler oldu yönetim açısından?

 

Rojava Yüksek Divanı şu anda kendi kendini temsil etmektedir.

 

Buna “özerklik” diyebilir miyiz?

 

Demokratik özerklik dediğinizde bu kendi kendini idare edebilmektir. Bir halkın kendi kendini yönetmesidir. Efrîn’de, Kobanê’de, Cizîrê’de halk hem kendi kendini savunuyor hem de kendini yönetiyor. Bunun herkes tarafından görülmesi, kabul edilmesi lazım.

 

Rojava devriminin bir kadın devrimi olduğunu söylüyorsunuz. Neden kadın devrimidir?

 

Çünkü burada bir kadın tarihi var. Sadece Rojava değil dünyadaki bütün kadınlar kendi kimliklerini kazanabilmek için mücadele ediyor. Çünkü kadınlar tarih boyunca toplumsal olarak birçok şeyden mahrum bırakılmıştır. Kadın kendini nerde görebiliyor diye baktığımızda bugün bile çok sınırlı bu. Bir devrimde en büyük yükü yüklenen kadınlardır bu yüzden. Hem sorumluluk almak açısından hem de kadın olarak, cins olarak kendini savunması, kimliğini savunması açısından. Kadın olarak özgürlük için zaten mücadele ediyor, birebir özgürlüğün mücadelesini her an veriyor. Kendiliğinden devrimin içindedir kadınlar. Devrimi en iyi kadınlar anlar. Çünkü zapt edilen kadındır, tecavüz edilen kadındır, teşhir edilen kadındır. Yok edilmeye çalışılan kadındır. Bunlar işte devrimin içinde kadının kendini savunma sebepleridir. Rojava’da kadınlar hem Kürt kimlikleri için hem de kadın oldukları için devrimin içindedir. Özgürlük için. Bundan dolayı diyoruz ki Rojava devrimi bir kadın devrimidir. Kadının sistem karşısında bir değişim hareketidir.

 

Bu değişim ilk sonuçlarını nasıl verdi? Neler değişti kadınların hayatında?

 

Arap, Kürt, Ermeni bütün kadınlar üzerinde bir baskı var. Şeriat yasaları tabi bu baskıyı, zulmü daha da arttırıyor. Kadın tek başına çıkamıyor, hareket edemiyor, hakkını arayamıyor. Tabi Kürt kadınların durumu Arap kadınlardan biraz farklı. Kimlik sorunu bir de. Devrim bu sorunların hepsini çözmedi tabi ama en çok kadınların durumunu güçlendirdi. Herkes kadınların iradesini kabul etti. Kadınların öz-savunması çok önemli.

 

Öz-savunmayı nasıl tanımlıyorsunuz?

 

Sen kendini savunmazsan hiç kimse seni savunmaz. Bir kadın kendini savunabilmeli. Saldırı sadece cinsiyete olmuyor. Düşünsel saldırı olur, kimliğine, diline, kültürüne saldırı olur. Kadınlara sistem bir bütün olarak saldırır zaten. Bunların hepsinin karşısında kadının kendini savunabilmesi gerekir. Kendini savunamayacak durumda olanları, çocukları da savunman gerekir. Bu yetkiyi kendinde bulman gerekir. Öz-savunma doğal bir ihtiyaçtır. Herkes için. Ama en çok kadınlar için.

 

Kadınların öz-savunma birliklerinde yer alması, şehrin, bölgenin savunmasında yer almaları, daha doğrusu bu karar zor muydu?

 

Kimse savaş olsun istemez. Kadınlar hiç istemez. Ama haklarının elinden alındığını gördüğünde ve üzerine saldırı olduğunda mecbur kalıyorsun. Seni yok etmek istiyorlarsa kendini savunabilmelisin. Halkını, toplumunu savunabilmelisin. Yıllara dayanan bir baskı söz konusu. Bu yüzden çok da zor bir karar değildi. Kadınlar silahlarını aldı, kendini, toplumunu savundu. Vuruldu. Çok arkadaşımız şehit düştü.

 

Kadınların öz-savunma birlikleri karşısında erkeklerin tepkisi ne oldu?

 

Erkeklerin bunu kabullenmesi çok zordu. Erkeklerin zihniyeti zor değişiyor. Ama zamanla, deneyimle kabul etmeye başladılar.

 

Şimdi?

 

Şimdi sıkıntı yok.

 

hy2

 

Peki devrim için birlikte mücadele ettiğiniz erkeklerin, kadınların mücadelesini anladıklarını düşünüyor musunuz?

Bu şu anda kişilere bağlıdır. Anlamayanlar da kabullenmiştir artık. Ama bizim mücadelemizin anlaşılması için sistemin değişmesi lazım.

 

Rojava’da kadınlar El-Kaide’ye karşı, çetelere karşı, rejime karşı öz-savunma uyguladılar. Aynı öz-savunma erkekler için de geçerli mi? Rojava içinde erkek şiddetine, tacizine, tecavüzüne karşı da kadınlar öz-savunma uyguluyor mu?

 

Tabi. Kadın asayiş birlikleri var. Kadına karşı şiddet uygulayan kim olursa olsun bunun karşısında kadınlar kendini, kimliğini savunuyor. Bu kadın asayiş birlikleri farklı yerlerdedir. Şehir savunmaları için ayrı, polis tarzında yaşamın içindeki asayişler ayrı. Kadın üstüne yapılan baskıda, şiddette, tacizde hemen müdahale edenler var. Şehir içinde güvenlik meselelerine bakan kadın asayiş birlikleri var. Kadınlar bir sorun yaşayınca Kadın Evi’ne geliyor. Burada kadın avukatlar var. Onlara yardımcı olan kadınlar var. Sorunlar bu Kadın Evlerinde çözülmeye çalışılıyor önce.

 

Rojava’da kadınların en büyük sorunu nedir şu an?

 

Yoksulluk. Yoksulluk herkesin sorunu ama bu yoksullukla daha çok iç içe olan kadındır. Bu devrimi toplumsal olarak yaşatabilmek için kadının hem geçinebilmesi hem çocuklara bakabilmesi hem de kendini savunabilmesi gerekiyor. Biz Yekitiya Star olarak kadınların ihtiyaçlarını karşılamak için olanaklar yaratıyoruz. Kadınların çalıştığı terzihaneler, fırınlar açtık. Yün yapıp, el işleriyle para kazanabilecekleri olanaklar sağlıyoruz. Ve elimizdeki imkânlarla kadınlar için çalışma alanları yaratmaya çalışıyoruz. Ama yeterli değil.

 

Devrimden sonra kadınların hayatında başka neler değişti?

 

Libya’da Tunus’ta devrimlerden sonra kadınlar ellerindekini de kaybettiler. Bizim durumumuz farklı. Ama diplomasi açısından da kendimizi temsil etmemiz lazım. Suriye Kadın İnisiyatifi’ni kurduk. Sadece Kürt kadınlar için değil tüm kadınlar için özgürlük mücadelesi veriyoruz. İnisiyatifte Süryani kadınlar var, Arap kadınlar, biz varız. Suriye’de yeni rejim kurulduğunda yeni bir anayasa oluşacak. Bu anayasada yer alacak bir kadın anayasası oluşturduk. Dinle yönetim işlerinin birbirinden ayrılması, kadınların evlilik, miras haklarının düzenlenmesi var. Erkekler kadınların hamisiydi devrimden önce. Hamisi olmadan kadın bir şey yapamazdı. Biz diyoruz ki kadın kendi kendinin hamisidir. Yönetimin her aşamasında yüzde 40 kadın kotası talebimiz var. Kadınların satılmasını durdurmak için maddelerimiz var.

 

Kadınların satılması?

 

Çok önemli bir sorundur Rojava’da. Savaş kolay değil, yoksulluk var. Bu yüzden Kuzey’e satılıyor kadınlar. Diyelim uzaktan akraba ya da tanıdıklık ilişkisi var. Kadın parayla Kuzey’e satılıyor evlenmek için. Adam orda kadını yanında bir iki ay veya bir yıl tutuyor. Sonra bırakıyor. Boşuyor. Kadınların parayla alınıp satılması bir zihniyet sorunudur. Bizim devrimimiz bu zihniyeti değiştirmek için.

 

Rojava’yla ilgili Türkiye’de ne konuşulduğunu takip ediyor musunuz? Mesela Diyarbakır’da bir buluşma oldu: Başbakan Erdoğan, Barzani, Şivan Perwer, İbrahim Tatlıses. Burada Rojava’yla ilgili de mesajlar verildi.

 

Erkek zihniyetidir. Ben Rojavalı bir kadın olarak onların toplantısını kabul etmiyorum. Devrim kadın devrimidir dediğimiz zaman bunu diyoruz. Ne Barzani ne Şivan ne diğerleri farklıdır. Erkektir. Erkek zihniyetlidir. Kendi kendilerine buluşsun, konuşsunlar. Kadınların devrimi bunları da değiştirecek.

 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

 

Rojava’daki kadın devrimi bütün kadınların devrimidir. Biz kadınlar için başka büyük şeyler de planlıyoruz. Kadınların kendi kendilerini yönettiği özerklik hedefliyoruz. Buradaki kadınların desteği bizim için çok önemli. Gelip Rojava’yı görün. Siz de Rojava’da neler olduğunu duyurun. Uluslar arası diplomasi alanında desteğe ihtiyacımız var. Kendimizi, kimliğimizi, devrimimizi kabul ettirmemiz lazım. Devrim dediğimiz zaman bir anda olan bir şey değil. Yıllarca mücadele verdik. Şehitler verdik. Kadınlar olarak mücadelemiz devam edecek, yoksulluğa, zulme, çetelere, sisteme, erkek zihniyetine karşı.

 

 

Halime Yusif’in çevirmeni Zozan Yaşar’a, Halime Yusif’in fotoğrafı için Özlem Kaya’ya, ve
ana görselde Rojava’nın google earth manzarası için Duygu Aytaç’a teşekkürler.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YMaskeler, Ruhlar ve Dışarıda Kalanlar
Maskeler, Ruhlar ve Dışarıda Kalanlar

Ruh yittiğinde mi bürünülür maskeye? Yoksa ruhu örten, donduran, giderek yok eden şey midir maske? Ya da arkasında yarattığı sahicilik efektiyle beraber hakikatin kendisi mi?

SANAT

YTanınmamış Çocuklar, Hayaletimsi Kıpırtılar ve Eksilten Yazı
Tanınmamış Çocuklar, Hayaletimsi Kıpırtılar ve Eksilten Yazı

Halide Edib’in 1920’lerdeki metinlerinde, Türk edebiyatının Türklüğünü tesis eden birçok başka yazarınkinde olduğu gibi yaldızlı büyük anlatının gerisinde yazının sildiğinin, örttüğünün, karaladığının okunmasını bekleyen bir şeyler var.

SANAT

YHarap Mabetler, Ruhu Eşyaya Karışan Kadınlar ve Zamansız Parmak Uçları
Harap Mabetler, Ruhu Eşyaya Karışan Kadınlar ve Zamansız Parmak Uçları

Halide Edib’in kırılmış bir kadınlığın içinden, duyuşun tazyikiyle yazdığı mensur şiirleri, "kadınlığın biçareliği” ile yaşamsal ve yazınsal mücadelesine ışık tutuyor.

MEYDAN

YJules Gleeson’dan Judith Butler ve Guardian sansürüyle ilgili açıklama
Jules Gleeson’dan Judith Butler ve Guardian sansürüyle ilgili açıklama

"Maalesef Guardian editörleri Judith Butler’ı sansürleme kararlarını hayata geçirmeyi seçtiler."

Bir de bunlar var

Bir Öykünün Cinayeti
Ya Basta!
“Gusse”, Sözleri ve Gözyaşlarını Boğazda Tıkayan Yumru

Pin It on Pinterest